Sinemada bu hafta | Beyazperdenin kirli mazisi… İtalya’dan karanlık bir film: “Şafak Sökerken”
“Şafak Sökerken” filmi, kadınların aktris olmak için ışıltılı ama acı verici bir dünyaya çekilmeye başladıkları devri İtalya üzerinden resmediyor. Eserin özünde ise yaşanmış trajik bir hikâye var.
MURAT ÖZTEKİN’İN HABERİ – Beyazperdenin ışıltılı dünyasından karanlık bir hikâye daha… İtalyan yönetmen Saverio Constanzo “Şafak Sökerken” (Finalmente l’Alba) adlı eserinde seyircileri İtalyan sinemasının şaşaalı devrinin dehlizlerinde bir yolculuğa çıkarıyor. Eserde ezkaza oyuncu seçilen genç bir kızın sinema yıldızlarının parlak görünen ama kırık cam parçaları gibi olan dünyalarını keşfetme hikâyesi isleniyor. 24 saatlik bir zaman diliminde geçen Dafoe gibi isimler yer alıyor.
YOLLAR ROMA’YA ÇIKIYOR…
Siyah beyaz bir film kesitiyle açılan ve sonra renklenen eserde 1950’lerin Roma’sına gidiyoruz… Mimosa, beyazperdeye ve film oyuncularına hayran bir genç kızdır. Annesi ve kız kardeşi Iris’le birlikte sinemaya gittikleri bir gün karsılarına genç adam bir adam çıkar. Filmci olduğunu söyleyen adam, kendisini değil, alımlı kardeşini oyuncu yapma vaadiyle meşhur Cinecitta film stüdyosunun setine davet eder. Ertesi gün Mimosa, sadece kardeşine refakat etmek için oraya gider. Ancak annesi “Sen de sansı dene!” deyince oyuncu elemelerine katılır. Önce beğenilmez ama sonra şans eseri acil bir rol için başka bir oyuncunun yerini alır; figüran seçilen güzel kardeşinin önüne geçer.
MIMOSA “HARİKALAR” DİYARİNDA!
Antik Mısır’da geçen filmin kadın yıldızı Josephine Esperanto ise onu çok sever; belki fi lm sahnesindeki gibi hizmetçisi yapmak ister. Mimosa’ya kırmızı bir elbise hediye ederek o gece yanına alır. Genç kız, bir anda kendisini hayranı olduğu meşhur simaların arasında bulmuştur. Şaşaalı yemek, balo… Âdeta rüya görmektedir. Ancak zaman ilerledikçe bunun bir kâbus olduğunu anlar. Sıra dışı bir gece geçirirken; uyuşturucu müptelası, mutsuz ve devamlı birbirlerinin altını oymaya çalışan grupla karşılaşır. Masumiyetini korumak için mücadele etmesi de tenakuzlu bir sekle bürünür…
ARKA PLANDA GERÇEK BIR HİKÂYE VAR
“Şafak Sökerken” buram buram sinema kokan, hüzünlü ve karanlık bir eser… Yönetmen Saverio Constanzo filminde bizi hikâyeler, melodiler ve atıflarla geçen asrın ortasının sinema dünyasına çekiyor. Eser, rahatsız edici sahneler barındırsa da kadınların aktris olmak için her şeylerini feda ettikleri, kullanıldıkları ve ışıltılı ama acı verici bir dünyaya çekilmeye başladıkları devri ustaca seyirciye aksettiriyor. Ön plandaki kurgusal Mimosa karakteri aslanların kafesine düşmüş bir tavsan gibi görünüyor. Ancak eserin özünde yasanmış bir hikâye var. Bir zamanlar oyuncu olma hayalleri kuran ama şüpheli şekilde ölüp cesedi deniz kıyısında bulunan Wilma Montesi’nin acılı hikâyesi ve sinemadaki kandallar filmin arka planına konuyor. Eser, Fellini’nin de aynı mevzudan ilham aldığı “Tatlı Hayat”tan izler taşıyor. Lily James’in farklı bir karakterle karşımıza çıktığı eser-deki oyunculuklar ise tesirli. Rebecca Antonaci ilk uzun metrajlı işinde âdeta Mimosa karakteriyle bütünleşiyor. Buna rağmen filmde sathi yanlar ve tenakuzlar da yok değil! Eserin sonu ise oldukça gerçeküstü…
MODERN RADİKALLERE SIĞ BİR BAKIŞ
Dindarlığın süratle azaldığı Batı’da, enteresan şekilde modern kült gruplara rağbet artıyor… İngiliz yönetmen Ridley Scott’ın kızı Jordan Scott da “A Sacrifi ce-Berlin Nobody” adlı eserde, Batı’daki bu duruma temas etmeye çalışıyor. Esas ismi “Kurban” manasına gelse de nedense Türkçeye “Tarikat” diye çevrilen film; genç bir kızın radikal bir grupla tanışma hikâyesini ve beraberinde gelişen hadiseleri merkezine alıyor. Eric Bana, Sadie Sink, Sylvia Hoeks ve Sophie Rois filmin başrollerinde…
İNTİHAR VAKALARI!
Amerikalı akademisyen Ben Moroe, taşındığı Almanya’da intihara teşne kült grubu araştırmaktadır. Kızı Mezzy de bir müddetliğine yanına taşınır. Bu esnada ülkede grupla irtibatlı garip intihar vakaları yaşanmaktadır. Ben, kült grubu çözmeye çalışırken kızı Mezzy ise tanıştığı bir erkek vasıtasıyla aynı gruba sempati duymaya baslar ve karmaşık bir hikâye ortaya çıkar… Basında ferdiyetçilik ile birlikte yasama kültürünün çarpıştırıldığı film, birtakım kliselerle ama hızlı bir tempo ile ilerliyor. Esasında Hint felsefesinden etkilenen çevreci ve modern bir tarikata fokuslanılsa da “istismar” meselesi üzerinden çarpık şekilde algılanmaya müsait bir hikâye ortaya çıkıyor. Kült grubun realizmden uzak şekilde resmedildiği film, ilk yarısında senaryo kusurlarına rağmen kendini seyrettiriyor. Ancak sonra saçma bir hâle bürünerek raydan çıkıyor. Neticede “Tarikat” hatırlamak istemeyeceğiniz o vasat altı filmlerden biri oluyor!
HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
“Acımasız”
“Süper Kahramanlar:
Tasların Pesinde”
“Yem”
“Mavi Kaplan ve Fırtına Takım”
“Cam Kavanoz”
“Korku Ormanı”
Kaynak: Türkiye Gazetesi