İmar hakkı aktarımı kanunu nedir?
Köy Kanunu ile birlikte getirilen imar hakkı aktarımı kanunu, kamu hizmet alanlarına ayrılan ancak kamulaştırılamayan özel mülklerin imar haklarını başka alanlara taşıyarak, hem vatandaşın mülkiyet hakkını koruyor hem de kamu yararını gözetiyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaşan Köy Kanunu, imar hakkı transferi modelini getirdi. Bu model, uzun süren kamulaştırma süreçlerine alternatif olarak, mülkiyet haklarını koruyarak, kamu yatırımlarını hızlandırmayı amaçlıyor.
İMAR HAKKI AKTARIMI KANUNU NEDİR?
İmar hakkı aktarımı kanunu, imar planlarında kamu hizmet alanı olarak belirlenmiş ancak yıllardır kamulaştırılamamış özel mülklere ait hakların başka parsellere aktarılmasını düzenliyor. Bu yeni yasal düzenleme ile bir parseldeki yapılaşma hakkı, örneğin okul, hastane veya park gibi alanlara ayrıldığında, bu hak aynı değerde başka bir parselde kullanılabilecek. Bu sistem, vatandaşların tapulu mülklerinin el konulmasını değil, haklarının korunarak başka bir bölgeye taşınmasını amaçlıyor. Kamulaştırma kanununa göre, aktarım bedeli, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) lisanslı değerleme şirketleri tarafından belirlenen ekonomik değerler üzerinden yapılacak. Bu düzenleme, kamu kurumlarının yatırım programlarında yer alan ancak stratejik olarak fazla büyük alanların kamulaştırılması sürecini hızlandırmayı hedefliyor.
Ancak, bu yeni düzenleme eleştirilere de maruz kalıyor. Özellikle muhalefet partileri, bu sistemin mülkiyet haklarını zedeleyebileceğini ve “rant aktarımı” olarak nitelendirilebileceğini savunuyor. CHP ve İYİ Parti milletvekilleri, vatandaşın mülkiyetine kamu tarafından keyfi olarak el konulabileceği endişelerini dile getirirken, Anayasa hukukçusu Tolga Şirin de bu uygulamanın mülkiyet haklarının güvencesizleşmesine yol açabileceği uyarısında bulundu.
İMAR HAKKI TRANSFERİ KANUNU KÖYLERDE GEÇERLİ Mİ?
Yeni düzenleme, kırsal bölgeleri ve köylük yerleşim yerlerini kapsamıyor. Bu kanun, büyükşehirlerde mülkiyet hakkının başka parsellere taşınabilmesini hedef alıyor. Yani, köylerdeki arazi ve arsalar bu yeni imar hakkı aktarımı düzenlemesi kapsamında değil. Bu, belediyelerin ve kamu kurumlarının, büyükşehirlerdeki imar planlarında kamu hizmet alanlarına ayrılmış ancak henüz kamulaştırılamamış alanlara ilişkin çözümler üretmesini sağlayacak. Bu alanlar, belediye mülkiyetindeki yerlerden veya onay alınması şartıyla kamuya ait taşınmazlardan karşılanabilir.
Dolayısıyla, köylerde yaşayan vatandaşlar bu uygulamadan doğrudan etkilenmeyecekler. Bu durum, kırsal yerleşimlerde yaşayanların mülkiyet haklarına herhangi bir müdahale söz konusu olmayacağı anlamına geliyor. Ancak, büyükşehirlerde yaşayan ve imar planlarında kamu hizmet alanlarına sahip olan mülk sahipleri, bu yeni sistemle karşılaşabilirler.
İMAR HAKKI AKTARIMI MODELİ KÖY KANUNU NEDİR?
İmar hakkı, bir taşınmazın üzerinde yapılabilecek inşaatların ve kullanımların yasal sınırlarını belirler. Köy Kanunu ile ilişkilendirildiğinde, bu haklar genellikle köylerdeki yapılaşma düzenlemelerini ifade eder. Ancak, yeni yasayla getirilen değişiklikler, köylerdeki imar haklarını doğrudan etkilemiyor. Köy Kanunu, köylerdeki yapılaşma, arazi kullanımı ve mülkiyet hakları konusunda belirleyici olup, yeni düzenleme daha çok büyükşehirlerdeki imar planlamalarına odaklanıyor.
İlgili Haberler
Köy Kanunu, köylülerin yaşam alanlarının ve tarım arazilerinin korunması, yapılaşmanın kontrol altında tutulması gibi konularla ilgilenir. Yeni imar hakkı aktarımı düzenlemesi ise büyükşehirlerdeki yoğun yapılaşma ve kamu hizmetlerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere tasarlandığından, köylerde uygulama alanı bulmuyor. Bu nedenle, köylerdeki imar hakları, bu yeni düzenleme ile ilgili değil, mevcut Köy Kanunu ve ilgili yönetmeliklere göre düzenlenmeye devam ediyor.
İMAR HAKKI AKTARIMI KANUNU MALI VE ARSAYI DEĞERSİZLEŞTİRİR Mİ?
Bu kanunun temel amacı, mülkiyetin değerini korumak ve hatta bazı durumlarda artırmaktır. Aktarım sürecinde, mülkiyetin ekonomik değeri, kamulaştırma kanunu ve SPK mevzuatına göre belirlenerek, aynı değerde başka bir mülk sağlanır. Dolayısıyla, doğrudan malın değersizleştirilmesi söz konusu değildir. Ancak, eleştiriler arasında, bu sistemin uygulamasında vatandaşın mülkiyet hakkının zarar görebileceği, özellikle de aktarım sonrası mülkün konum veya potansiyel kullanım değerinin azalabileceği yönünde endişeler bulunuyor.
Bu endişeler, özellikle mülkün aktarılacağı yeni alanın ekonomik değerinin düşük olabileceği veya istenmeyen bir konuma taşınabileceği kaygılarından kaynaklanıyor. Bu nedenle, uygulamanın adil ve şeffaf bir şekilde yapılması, mülkiyet haklarının korunması için hayati öneme sahip. Eleştiriler, bu düzenlemenin uygulanma biçiminin, mülk sahiplerinin menfaatlerini koruyacak şekilde düzenlenmesi gerektiği yönünde yoğunlaşıyor.